Yazar
Sofi Tram-Semen
Nart Boyu Türkler'i Hun-Karaçaylı'lar Hakkında Kısa Bilgi
Son dönemde, tarihçiler Hunlar'ın tarihini araştırarak ve onları, Hun-Karaçaylı halkında korunmuş tarihi ve kültürel bilgilerle karşılaştırarak, Nart'lar (Hun'lar) büyük göçten önce oluşan, M.Ö. 6-5 asırlarda gerçekleşen göç döneminde Merkes Asya'dan ayrılan bir Hun boyudur, fikrini ileri sürmektedirler. Bunu araştıran bilimadamları, halkın geleneklerini, Hun- Karaçaylı halkının içinde bulunan ve bulunmuş yüksek Hun prens soylarını ("Süybu"Süyba", "Süyma"), "Şanüy"("Şana", "Şani"), "Senbsençin ",("Senmençi"), "Lana", "Koyan" (Çin tarihi kronolojisinde-"Huyan", Rus halkına geçtikten sonra-"Zaytsev")) bulunduğunu, Tanrı dinini, şifahi halk kültürü özelliklerini, Nart efsanelerini örnek getirmektedirler. İlim daha tartışmaktadır, ama Karaçaylı halkı, Hun asiliyeti-"Nartlar'dan koptuğunu, "Lanı" ("Lana") soy grubundan olduğunu, Hun (Gun) halkının Batı dalı olarak tanımlanan bir Türk halkı olduğunu, Kafkas önü ovalarda, sonra da dağlarında çoktandır yaşadığını kuşaktan kuşağa aktarmaya devam etmektedir.
Şifahi halk kültüründe korunmuş ve dünya tarihindeki bilgilere dayanarak, Nart boyunun bir kısmının Orta Asyadan M.Ö. zamanlarda ayrıldığını söylemek mümkündür, çünkü kültüründe, şanüy yönetiminin başladığı zamanlara (M.Ö.3 asır) ait değişimler gözlenmemekte.
Bilindiği gibi, maddi kültür, manevi kültürüne nazaran, her tür yansımaları hemen içermektedir. Eğer onlar bu topraklara M.S. 1,2 asırda Gunlarla (Hunlar) birlikte gelmiş olsalaydı, şanüyluğun getirdiği ünvan isimler, katılmış halkların genetik yönlendirmesinin antropolojik tablosu ve gömme töreleri mutlaka değişirdi, oysa Kara Çay'ın, Terek'in, Koban'ın, İdil'in (Volga), Don,un kıyılarında ve dağ tepelerinde yaşayan Türkler'in, M.S. 14 asıra kadar, dünya tarihinde bilinen, M.Ö. 1200-600 yıllarındaki gömme törelerini korunmuştu. Bu fikri Kafkas dağlarındaki yer üstü mezarlıklar (kurgan) ve aile, yer üstü mezarlıklar-"keşeneler" doğrulamaktadır. ( Nartlar ölülerini yerüstü taş mezarlıklarda "keşenelerde"gömmüş).
Nart boyu, Hun halkından, "Hunnu" devletinin
Çin'le, Üyecjiler'le (ariyler), Dunhular'la savaştığı zor zamanlarda ayrılarak, Dış Asyaya çıkmış, sonra Kafkas önündeki ovalaıına ulaşarak, orada yaşamını kurmuşdu. Zamanla Küzey Kafkas'ın (Skifya) yerli halklarıyla savaşarak, dağ tepelereine çekilip, ulaşımı zor olan topraklara, Elbrus dağının eteğine yerleşmişlerdir.
Bu olayların M.Ö. olup olmadığını inceleyen bilimadamları, Elbrus dağının eteklerinde çok sayıda bulunan Tanrı'nın taş eserlerini, m.ö. zamanlara ait tarzdaki yer üstü "keşeneleri" ve "kurganları" delil olarak kullanmaktadırlar. Nartlar'ın bu dağa yakın yerleşen ilk halk olduğu fikrini, Elbrus dağın ismi de güçlendirmektedir. Dağın eski adı "BURUŞ TAU" Türkkiye Türkçesinde "SERT DAĞ" dağ demektir. ("BURUŞ" eski Türkçesi'nde "Buruşuklu", "Hiç gülümsemeyen" "Sert", "Tau" ise "Dağ" sözüdür). Zamanla "Celbruş" ("cel"-fırtına, "buruş"-çevirici) ismi de ortaya çıkmakta. ("Ceburuş tepesi" ad "Biynöger" efsanesinde geçmektedir.)
M.S. 1 asırda, Kafkas halklarından zafer kazanarak önder olan Alan'lar ve Sarmat'lar döneminde, dağa yeni ad verilir: "Assı Tau" "Asslar'ın dağ'ı". ("Ass" tarihte bilinen Alan ve Sarmat halkının ismidir.) Eski ismi ise "Buruş Tau", sadece Nartlar'ın efsane şarkılarında yaşamaya devam ederek, başka halklar tarafından tarihe geçer. Alan'lar ve Sarmat'lar (M.S. 1. asır) Kafkas'a gelirken, Nart'lar yerleşmiş kültürü ve dini gelişmiş bir halk olarak Kafkas'ın tepesi olan dağa ad vererek, başka haklar arasında varlığını ispatlamış, yerli halk konumunda olmuştu. Bunu tüm Kafkas (Skifya) halklarının Türk kültürünü benimsediği ve yerli halkların kültürünün temelli etkilendiği de göstermektedir. Bu da Nart Hun'lar-Karaçaylılar'ın bu coğrafi alanda çoktan yerleşmiş olduğunun kanıtıdır. (Eski etnik ismi Bulğar, Kuman).
M.S.II. Asrın ortasında Hunlar'ın, Alan'lar ve Sarmat'ları sıkıştırarak , "Kafkas Halkları Birliğini" kurduktan sonra, şifahi kültürde "Eski Nart'la", "Cannı Nart'la" (Eski Nart'lar", "Yeni Nart'lar" sözleri "Nart Şakalarında" gözlenmektedir. Bu da "eskilerin" olduğu yere "yenilerin" geldiği fikrini doğrulamaktadır. İkincisi de, Gun hakimiyeti başladığında, Alan ve Sarmatlar döneminde "Assı" ismi verilen Kafkasın en yüksek tepesine, yine eski adı-"Buruş Tau" ve "Celbruş" isimleri konmakta, daha sonra, "Minni tau" (Ebedi dağ) adı takılmaktadır. Gelen Hunlar'la yerli Hunlar'ın bir halk olduğunu bu olay anlatmakta. Bir grup tarihcinin kanıtlamaya çalıştığı gibi, Kafkasta Türk unsuru "hiç olmasaydı", eski isimleri yine verilemezdi. Neden galibiyetini elde eden Gun'lar,(Hunlar) M.Ö. ki zamanlarda bir başka halk tarafından verilmiş isimleri, zaferlerinin simgesi olan dağa tekrar verirdi?..
Özellikle, her üç isim de Türk sözlerdir. Dağın dünya coğrafyasına giren adı da Türk adıdır- "Cel-Bruş". "Elbrus" ise, tarihçiler tarafından yanlış yazılmış, Türk adı "Celbruş"tur. Kafkas ve Kafkas onöndeki toprak isimleri de Türk izlerini açıkça taşımakta.
Rusya'da, Türk sözlerinin hafızalardan silinmesi yönündeki imparatorluk tutumunun sonucunda, onları yazarken tanınmayacak kadar değiştirilmesi bugünlerde bile söz konusu.
(Örneğin: "Cögetey"-Cetuta, "Dommay"- Danbay, "Kobubaşı"-Kuva, "Teberdi"-Teberda, "Yrum"-Urup, "Üçköken"- Uçkeken, "Kardanık"-Kardonik, "Calancük"- Zelençuk vb.Karaçay-Çerkes Cumhuriyetindeki yer isimler).
Nart boyu Hunlar'a "Kara Çaylı" adını 16 asırda, "Kara Çay" adlı dağ nehrinin adını uydurarak , tarihçiler vermişlerdir. 14.asırda "Deşt-i Kıpçak" devleti Moğol'lar ve Rus'lar tarafından parçalanıp ele geçirildikten sonra, önderliği kazanan Rus başkanlığı, Türkler'i hatırlatan her şeyin silinmesi ve "ruslaştırılması " planını kanlı yöntemleriyle gerçekleştirmiştir. Bazı Türk boylarının farklı adlarla adlandırılması bu yüzden olmuş. Böylece de, gerçek tarihi bilgilerine yasak konulmuş, Türk kökenli halklar da, "Yeni yaratılmış halklar" olarak Rusya tarihine geçmişlerdir.
Ama halklar parçalansalar bile, kendi özelliklerini taşımaya devam eder. Hun halkı parça parça dünyaya dağılsa da, dili, kültürü, farklı renk alsa da, atalarının manevi servetinin korunduğunu, Türk ruhunun yaşadığını görülmektedir.
Bütün Türk halklarında kısım kısım korunarak, yeni nesiller tarafından asıl manası bilinemeyen bir çok tarihi Hun eseri bulunmakta. 20 Asrın başına dek "Nart Şakaları",Nart-Culduzlaması", "Tanrısal Mitolojisi", tarihi şarkı-efsaneleri , "Nart Efsaneleri","Biynöger", "Açey ulu Açemez", vb. Türk eserleri, "ağızdan ağıza" denilen yöntemle nesillere aktarılıyordu. 40 senelerde Kafkas Türkleri bilimadamları "Nart Efsanelerini" yazılı eser haline getirdiler, tarihi şarkı-efsaneleri de (Karaçay Halk Cırla) halktan toplayarak, yeni nesilleri atalarının kültürüyle tanıştırdılar.
Ama ne yazık ki, sert sansürden geçen bu eserlerde, olayların "gençleşmesi" gözlenmekte, Hun Karaçaylıların tarihini 14 asırdan başlatma çabaları göze çarpmaktadır. Eserleri kitaba dönüştüren bilimadamları da, devlet tutumunu her yönde yansıtmasını kabul etmeyenlerin kaderini bilerek, yerini kaybetmemek amaçla, bile bile bazı tarihi efsaneleri "gençleştirmişlerdi". Aslında Rus şovinizmi devletin temeline oturmuş, çifte standart oluşturmuş, Rus olmayan halkların göreve gelmesini, istediği coğrafi alanda yaşamasını, çalışmasını engelleyecek kadar, sokaktaki basit halkın kanına canına işlemiş durumda olduğundan, dünya tarihine M.S.11 asırda giren "Rus yüceliği" uğruna, M.Ö.4 binyıldan tarihi izlenen Türk halklar "yeni yaratılmış" durumdadırlar. Kafkasta öyle bir şaka yaygın - "Rus kadınına nikah kıyalım, general olalım" ("Orus katın alayık-general bolayık"). Trajk bu şaka aslında çürük eski Rus İmparatorluk sisteminin bügün de etkili oluşunun kanıtıdır. Rus olmayan bir kimse, tam haketse bile, kendi memleketi hariç Rusyanın her hanği bir başka yerinde, önemli devlet götevine adanamaz, yapma Rus tarihine uyum sağlamadan da, hiç bir tarihci de "profesor" ismini alamaz. Bu yüzden tarihimiz, kültürümüz biraz zor durumda. Diğer halkları "barbar" olarak tanıtarak yeni nesiller yetiştirmeye devam eden Rusya tarihi, aslında kendi halkında yersiz kibiri yaratarak, başka halklara karşı nefret ve saygısızlık besleterek, Rus halkını zora sokmakta, çünkü, ata sözünde gibi "doğru ateşte yanmaz, gömülse de çürümez". Geç erken, Rusya'nın-Deşt-i-Kipçak, (Moskovya hariç), Rus halkının da yarısından fazlasının , ateşle, kanla "ruslaştırılmış"olduğu gerçeği tüm Rus halkı tarfından da bilinecektir.
1941 yılında Kafkas Türk halklarına uygulanan sürgün, (Kazakistan, Kırğızistan, Özbekistana) kültüre ağır darbe vurdu. Sürgünde Hun-Karaçaylıların yarısından fazlası hayatını kaybetti, hayatta kalmayı başaranlar da, ağır psikolojik çöküntüye uğrayarak, uzun süre kendine gelemedi ve kendi kültürel varlığına sahip çıkamadı. Stalin başkanlığının, artık Türklerin Kafkasa dönmeyeceklerini ilan ettiği, topraklarını, ortada bırakılmış maddi varlığını, en önemlisi de manevi kültürünün diğer halklar tarafından benimsendiğinin nedeni oldu. Ne yazık ki, bugün "Nart Efsanelerindeki", kahramanların isimlerinin, coğrafi terimlerinin manasını kendi dilinde anlayamayan halklar bile, eseri benimsemiş ve asıl sahibi-Türkler'e yüz tutmaktadırlar. Rusya tarihi ve kültür adamları da, bile bile buna göz yummakta: yeter ki bir çelişki var olsun ve her zaman arabulucu istenilsin... Rus imraratorluğun pas tutmuş tutmu-böl ve hakim ol...
"TMİFİS" Kültür Sanat Teşkilatı, yıllardır araştırmaları sonucu, halkın kültüründe bulunan, unutulmuş ve ölmeye yüz tutmuş Hun eserlerini parça parça bir çok ülkede toplayarak, işaretleri hariç bir şeyi kalmayan "Culduzlama'yı" ortaya koydu. "Şakalar kitabı", "Çokka'nınn fıkraları", "Karakter oyun maskeleri"(Zıkkıl Teke, Çüyre Ton, Silti Hızen, Ban-Balattu, Aksakal), "Halk oyunları ve spor" yayına hazırlanmakta. Ayrıca "Kalay ulu APPA", "Bağır Ulu KASBOT", "Emen ulu Emender-Han- SEMENDER"kitaplarda, APPA'nın mizah olayları, KASBOT'un aşk şarkıları, İSMAL'in müzik defteri ilahileri, şiirleri ve esprileri Türkiye Türklerine tanıtılacak.
Bu kitapta ise, şimdilik çoğunlukla kullanım dışı bulunan Ata Sözleri (Nart Sözle) sunulmaktadır.